Şişmanlık birçok sağlık sorunlarına yol açması nedeniyle çözümlenmesi gereken önemli bir durumdur. Oluşan şişmanlığın tedavisinden çok şişmanlığın oluşumunu önlemek daha önemlidir. Çocukluk çağından itibaren bireye beslenme eğitimi hem aile içinde hem de okulda verilmelidir. Böylece çocuk küçük yaştan itibaren doğru beslenme bilgilerini alacak, yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenecektir.

Beslenme tedavisi, fiziksel aktivitenin arttırılması, davranış değişikliği tedavisi, cerrahi tedavi ve ilaç tedavisi şişmanlığın tedavisinde uygulanan yöntemlerdir. Beslenme tedavisi ve fiziksel aktivitenin artırılması ile birlikte davranış değişikliği tedavisi kesinlikle gereklidir. Beslenme tedavisi ve egzersizin davranış değişikliği tedavisi ile birlikte kullanıldığı “kombine tedaviler” hem ağırlık kaybını sağlamada hem de kaybedilen ağırlığın korunmasında büyük başarı sağlamaktadır.

1. Beverly Hills Diyeti: Tek besine (meyveler) dayalı bir diyettir. Enerjisi yaklaşık 900kkal/gün civarındadır. Enerjinin karbonhidrattan gelen oranı %95, proteinden gelen oranı %5 ve yağdan gelen oranı ise % 0’dır. Bu diyette protein, vitaminler (B grubu vitaminler) ve mineraller (kalsiyum, çinko, demir, fosfor, magnezyum) yetersiz bulunmaktadır.

2. Pritikin Diyeti: Vejeteryan tipi, düşük yağlı ve yüksek posalı bir diyettir. Enerjisi yaklaşık 700-1200 kkal/gün civarındadır. Enerjinin karbonhidrattan gelen oranı %65, proteinden gelen oranı %25 ve yağdan gelen oranı ise %10’dur. Bu diyet B12 vitamini ve kalsiyum açısından yetersizdir.

3. Formüla Diyetler: Hazır toz veya sıvı formdaki ürünleri içerir. Öğün zamanında normal besinler yerine bu ürünler tüketilir. Enerjisi yaklaşık 400kkal/gün veya 900kkal/gün civarındadır.

4. Kan Grubu Diyetleri: Örneğin; bireyin kan grubu “A” ve “0” ise diyette süt ve ürünleri bulunmamaktadır. Enerjisi yaklaşık 900-1000kkal/gün civarındadır.

5. İsveç Diyeti: Yaklaşık 1 hafta uygulanan ve haftada 2-3 kg ağırlık kaybına neden olan çok düşük kalorili (yaklaşık 500 kkal) bir diyettir.

6. Tek Tip Besine Dayalı Diyetler: Lahana çorbası diyeti, domates diyeti, soğan çorbası diyeti tek tip besine dayalı diyetlere örneklerdir. Bu diyetlerle günlük enerji alımı yaklaşık 600 kkalori civarında olup diyet posası (lif) tüketimi fazladır.

7. Ketojenik Diyetler: Karbonhidrat miktarı aşırı kısıtlandığında (günlük 50 g’ın altı) kanda keton cisimciklerinin artmasına, yani ketozise neden olan diyetlerdir. Ketojenik diyetler ikiye ayrılır. 

a. Düşük kalorili ketojenik diyetler: Bu diyetlerin karbonhidrat içerikleri günlük enerjinin yaklaşık %5’i kadar yani çok düşüktür, protein ve yağ içerikleri ise yüksektir. Bu diyetlerin enerjileri çok düşük olmasa bile karbonhidrat, protein ve yağ açısından son derece dengesizdirler.

 b. Çok düşük kalorili ketojenik diyetler: 

       b1. Açlık diyeti: Bu diyetin enerjisi günlük 200 kkaloriden azdır. İlk 2-3 haftada günde 1-1.5 kg ağırlık kayıpları olurken daha sonra bu kayıplar günde yarım kg’a düşer. Bu diyetin ölüm riski yüksektir. 

       b2. Çok düşük kalorili diyetler: Bu diyetin enerjisi günlük 200-800 kkalori arasındadır. İlk 1-2 hafta günde 0.8 kg ağırlık kayıpları olurken üçüncü hafta bu kayıp 0.3 kg’a düşer. 

Genel olarak ketojenik diyetler, besin ögeleri yönünden dengesiz olmaları, önemli sağlık sorunları ortaya çıkarmaları nedeniyle şişmanlık tedavisinde kullanılmamalıdır. Ketojenik diyetlerin yaratabileceği birçok sağlık sorunu vardır. Bunlar; sıvı ve elektrolit dengesinde bozukluklar, hiperlipidemi, hiperkolesterolemi ve kardiyak aritmi(ritim bozukluğu)lerdir. Sıvı ve elektrolit dengesinde bozukluklar, örneğin kalsiyum ve sodyumun atımlarının artması osteoporoz riskini, hiperlipidemi(kan yağlarının artması) ve hiperkolesterolemi(kolesterolün artması) koroner arter hastalığı riskini, kardiyak aritmiler ise ölüm riskini artırabilir.     

Hatalı zayıflama programlarının hemen hemen hepsi düşük enerji içermektedir. Bu nedenle adı ne olursa olsun bu programlarla doğal olarak hızlı bir vücut ağırlığı kaybı oluşacaktır. Hızlı kilo vermek çok cazip olarak görülür. Ancak oldukça önemli sakıncalarının olduğu bilinmelidir. Hızlı verilen kilolar hızlı bir şekilde fazlasıyla geri alınır. Hızlı verilen kiloların çoğu kas kütlesidir. Aslında yağ kütlesinin kaybı önemlidir ve esastır. Vücudumuzun mutlaka alması gereken minumum bir enerji vardır. Bu enerjiyi almalıyız ki vücut çalışmamız aksamasın. Hızlı kilo kayıpları için bu enerjinin altında bir enerji almamız gerekir. Bu da metabolizmamızı olumsuz etkiler. Önemli olan kilo kaybetmekten çok kaybedilen kiloların korunmasıdır. Ne kadar çok yiyerek kilo verirsek o kadar çok yiyerek kilolarımızı koruruz. Bu nedenle amaç her zaman ideal kiloya inmek olmamalıdır. Amaç mümkün olduğu kadar yüksek enerji alımı ile verebildiğimiz kadar kilo verip orada kilomuzu korumak olmalıdır.

Share
Go top